Fuat Yaman: Benim hayatım Serpil Hamdi Tüzün, John Benjamin Toshack Bill Shankly idi.
Onun hayatındaki Shankly benim hayatımdaki Serpil Hamdi Hoca gibi. Bill Shankly, Serpil Hamdi Hoca’ya benziyor ama konuşması ve davranışları daha Akdenizli. John Toshack anlatmıştı, pazartesi evlilik yıldönümü, yer ayırtılmış restoranda falan.
O sabah bir telefon geliyor, ne biliyim kaçıncı ligde, takip ettikleri bir oyuncunun maçı var. Adam sabah basıyor, 190 km şehir dışına gidiyor. Sonra hatırlıyor evlilik yıldönümünü ama gidemiyor restorana.
John Toshack çok dürüst ve çalışkandır
Böyle bir manyak. Bir maçta sol bekleri bacak arasından bir çalım yiyor ve soyunma odasında tüm takımdan özür diliyor. Shankly şunu diyor: “Bacaklarını açık bıraktığı için özür dilemesi gereken sen değil, annen.” Bana bir antrenör böyle davransa oynayamam.
Toshack iyi antrenör müdür, tartışılır ama çok dürüst bir çalışandı. Çalıştığı süre boyunca Beşiktaş’ın menfaatinden başka bir şey düşünmedi. Çalışma tekniği, metotları, futbol kafası çağdışı…
Hâlâ Bill Shankly’nin yaptırdığı idmanlar yapılırdı Fulya’da. Ama Yasin Sülün, Aydın Tuna, Hikmet, Savaş, Nihat Kahveci gibi yetenekleri genç takımdan gözünü kırpmadan çıkardı.
Bir başka önemli olay da şuydu: Letchkov, “Benim bonservisimi verin” dedi. Toshack da “Bonservis paranı ver, git” dedi. Süleyman Seba, memur zihniyetli bir insan, baktı ki Letchkov oynamayacak, gitsin diye bonservisinin çok altında bir fiyata satışına onay verdi.
Toshack da Serdar Bilgili’ye gitti, “Beşiktaş’ın gururunun fiyatı bu mu! Buysa ben cebimden ödeyeceğim ama bu adamın bu fiyata gitmesine izin vermeyin. Bonservis fiyatını getirsin, istediği yere gitsin!” Satamadılar korkudan, Letchkov da “Futbolu bıraktım” dedi ve çekti gitti.
O ara benim görevim vardı, Eurosport’ta dünyanın birçok yerinden maçlar yayımlanırdı, bana da oradaki maçları izleyip dikkatimi çeken oyuncularla ilgili notlar almamı söylemişti. Bir gün yine izliyorum, Bulgaristan’ın maçı var, baktım Letchkov sahada…
Süleyman Seba kulübe geldi, John Benjamin Toschack’a teşekkür etti
Ertesi gün “Letchkov milli takımda oynadı” dedim. “Emin misin?” dedi, hemen biriki telefon açtı, İspanyolca bir şeyler konuştu…
Günlerce işin peşinden koştu, tedbir koydurttu. Letchkov da bir kulüple anlaştı ve o bonservis parasını Beşiktaş’a ödediler.
Şan Ökten‘in kadim dostu Süleyman Abi kulübe geldi, John Benjamin Toschack’a teşekkür etti. John Toschack da şunu demişti: “Aslında bana teşekkür etmek için gelmedi, bonservis parası için geldi.”
Ama antrenörlükte önemli olan başka şeyler de var işte. Toshack içeriye bir girer; dev gibi bir adam, 1.90 boy, paltosu, şapkası, “Bir şey geliyor” dersin.
Serpil Hamdi Tüzün odaya girse odacı bile fark etmez. Hızlı hızlı yürür, lacivert gri eski bir palto, on senelik ayakkabılar…
Yapı meselesi. Ha, futbol konuşsalar Serpil Hamdi Hoca anlatırken Toshack’ın balataları yanar, seviye olarak Serpil Hoca’nın çantasını taşır ama A Takım antrenörlüğünde farklı özellikler de gerekli.
John Toshack ‘taki o özgüvenin, duruşun yarısı, bak yarısı Serpil Hamdi Hoca’da olsa Chelsea’yi falan çalıştırırdı.